Eylül 05, 2021
Pandemi, hepimizin hayatında büyük değişimlere yol açtı. İlk bakışta yaşanan tüm değişiklikler sadece sağlık konularıyla sınırlı kalacak gibi görünmüş olsa da tüm bu süreçte insanların çevreleriyle ilgili farkındalıklarında da gözle görülür bir artış meydana geldi.
Bugün birçok tüketici, çevreye duyarlılık konusunda pandemi öncesine oranla çok daha hassas yaklaşımlar sergiliyor. Bu nedenle yeşil, sürdürülebilir, karbonsuz tedarik zincirleri, çevre dostu işletmeler ve benzeri değerler artık günlük hayatımızda sıklıkla karşılaşacağımız beklentiler haline gelmeye başlamış durumda.
Öte yandan, müşterilerin farkındalıkları arttıkça, satın alma yolculuklarında da bu değerler konusunda daha seçici davranma eğilimi gösteriyorlar. Dolayısıyla bu yaklaşımlar ve yükselen çevre farkındalığı, tüketiciler için olduğu kadar işletmeler için de her geçen gün daha fazla önem kazanmaya başlıyor.
İnsanlar artık satın aldıkları ürünlerin üretim sürecinin ne kadar çevre dostu olduğuna, tedarik zincirindeki karbon ayak izinin ne kadar büyük olduğuna veya geri dönüştürülebilir olup olmadığına çok daha fazla dikkat ediyor. Bu da önümüzdeki dönemde sürdürülebilir çevre yaklaşımına sahip işletmelerin yükselişe geçeceğinin ve bu döngüde yeşil tedarik zinciri yaklaşımının büyük bir rol oynayacağının da en büyük göstergelerinden biri.
Yeşil tedarik zinciri yönetimi, geleneksel tedarik zinciri yaklaşımını sürdürülebilir çevresel yöntemlerle bütünleştirir. Bu zincir, imalat ve üretimden tedarik sürecine, malzeme seçiminden atık yönetimine kadar tüm süreçleri kapsar.
Yeşil tedarik zinciri faaliyetleri genellikle iki kategoriye ayrılır:
Bu kategori, tedarikçinin, ürün tasarımında müşteriye yardımcı olma ve müşterilerin çevre sorunlarını çözmedeki rolüne odaklanır.
Bu kategori, sürdürülebilir tedarik zincirini müşteri talebi ile birlikte daha çevre dostu bir şekilde yöneterek maliyetleri ve riskleri azaltmaya odaklanır.
Yeşil tedarik zinciri yönetimi, yalnızca tedarik zincirinin olumsuz çevresel etkisini azaltmaya çalışmanın ötesinde, olumsuz çevresel etkileri genel olarak azaltmak için tedarik zinciri organizasyonlarında da değer yaratmayı teşvik eder.
Yeşil tedarik zinciri yönetiminin temel amacı, genellikle CO2 emisyonlarını azaltmak, dengeli ve sürdürülebilir bir ekosistem oluşturmaktır. Ancak bunun ötesinde, işletmelere sunduğu birçok farklı fayda vardır. Yeşil tedarik zinciri yönetimi denilince ilk akla gelen faydaları şu şekilde sıralayabiliriz:
Yeşil tedarik zincirinin ulusal düzeyde de birçok rolü vardır. Yeşil bir tedarik zinciri, bir ülkenin endüstriyel kaynaklara olan talebini en aza indirmesini ve üretimde verimliliği artırmasını sağlayacağından, hükümetler için de uluslararası rekabette oldukça önemli bir yere sahiptir.
Yeşil tedarik zinciri yaklaşımı, hemen hemen her sektöre uygulanabilir. Çünkü her sektörde üretilen ve tüketilen her ürün için, her zaman daha yeşil bir yöntem mutlaka vardır. Buradaki başarı, sürdürülebilir çevre dostu yöntemleri hem tedarikçi ilişkilerine hem de şirket kültürüne nasıl dahil ettiğinizdir. Bu noktada trendleri, yöntemleri ve bunların nasıl uygulanacağını bilmek önemlidir.
Birkaç yeşil tedarik zinciri yönetimi stratejisine birlikte göz atalım:
Daha önce de belirttiğimiz gibi, yeşil tedarik zinciri yönetimi geri dönüşümü teşvik eder. Tersine lojistik sistemleri, kullanılmış ürünlerin nasıl yeniden kullanılabileceğini veya nasıl imha edileceğini de kapsar. Bu kapalı döngü stratejisi, üretilen ve üreticiye iade edilen ürünleri (ya kusurlu oldukları tespit edildiğinden ya da son kullanma tarihi geçtiğinden) ele alır. Ayrıca atık veya yeni bir ürün haline getirme yolunda en çevreci kararın alınmasını sağlar.
Etik kaynak kullanımı, bir ürünü oluşturmak için kullanılan tüm kaynakların insan sağlığına olduğu kadar hayvan ve doğal yaşamın sağlığına da odaklanmasını gerektirir. Çünkü malzemenin sürdürülebilirliği ancak bu şekilde mümkün olabilir. Aynı zamanda, sürdürülebilir malzemeler, satın alma maliyetlerini ve ayrıca karbon emisyonlarını da önemli ölçüde azalmaktadır.
Her şeyden önce, CO2 ile ilgili döngünün herkes tarafından farkına varılması önemlidir. Sıcaklık arttıkça doğadaki bitki örtüsündeki terleme de artar ve bu da toprağın nemini azalttığı için (azalan yağışlar ve artan sağanak yağışlar da bu noktada etkilidir) erozyonlar artar ve daha fazla ağaç kaybedilir. Böylece CO2 emilimi daha da azalır. Her ağacın CO2 emilimini azaltmak için önemli olduğunu ve her ağaç kesiminin atmosferde biraz daha fazla CO2 birikimine neden olduğunu hatırlamak önemlidir.
Bu devletlerin sorunu ve sorumluluğu gibi görünse de, iklim değişikliğini önlemek için hepimizin alması gereken aksiyonlar vardır. Örneğin klima, ısıtma, aydınlatma ve beyaz eşya kaynaklı yüksek ve gereksiz elektrik harcamalarından kaçınmak çok önemlidir.
Dünya artık her zamankinden daha küçük. Ve hem ürünlerin hem de bireylerin uzun mesafelerce taşınması ihtiyacı da önemli ölçüde artmış durumda. Bu, fosil yakıtların tüketimi ve sera gazı emisyonlarında artış yaşanması anlamına geliyor. Bu nedenle, ulaşımda optimizasyon yoluyla harcanan yakıt miktarını ve dolayısıyla gaz emisyonlarını minimize etmek yeşil tedarik zinciri yönetimi konusunda önemli bir alandır.
Lojistiğin çevre üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde, tedarik zinciri işletmelerinin sürdürülebilirlik önlemlerine adapte edilmesinin önemi daha da ortaya çıkmaktadır.
Yeşil tedarik zinciri yönetimi, alternatif yakıtların kullanılmasının ve yerel tedarikçiler ile yerel üreticiler arasında ilişkiler kurulmasının gerekliliğini vurgular ve yakıt tüketimini en aza indirmek için ulaşım modlarının iyileştirilmesinin önemine dikkat çeker. Bu iyileştirme, çalışan taşımacılığından, kıtalararası lojistik hizmetlere kadar tüm ulaşım modellerinde geleceğin sürdürülebilir performansı için son derece kritik bir değere sahiptir.
Bu noktada, azaltılmış emisyonlarla çevreyi korumak ve çevre dostu bir işletme olmak için yenilikçi teslimat yönetimi ve rota optimizasyon yazılımları yeni çağda kuşkusuz büyük bir etki yaratacaktır.